Emeviler Döneminde Uygulanan Arap Milliyetçiliği Politikasının Ismi Nedir ?

KazmaKurek

Global Mod
Global Mod
Emeviler Döneminde Uygulanan Arap Milliyetçiliği Politikası: Araplaştırma Hareketi

Emeviler, İslam'ın ilk büyük halifeliklerinden biri olarak, 661-750 yılları arasında geniş bir coğrafyada hüküm sürmüşlerdir. Bu dönem, Arapların İslam'ı yayma ve egemenliklerini pekiştirme konusunda önemli bir aşama teşkil etmiştir. Ancak, Emevilerin hükümetin temellerini atarken sadece dini değil, aynı zamanda etnik ve kültürel bir kimlik politikası da uyguladıkları dikkate değerdir. Bu kimlik politikası, büyük ölçüde Arap milliyetçiliği ile şekillenmiş ve "Araplaştırma" hareketi olarak tanımlanabilir. Emeviler, Arapların İslam'daki üstün konumlarını pekiştirmek ve yönetimsel yapıyı bu üstünlük üzerine inşa etmek amacıyla, hem Arap kimliğini hem de Arap kültürünü öne çıkaran bir dizi politika izlemişlerdir.

Araplaştırma Hareketinin Kökenleri ve Emeviler'in Yükselişi

Arap milliyetçiliği, temelde Arapların kendi kültürlerini, dilini ve toplumsal yapısını, İslam'ın evrensel idealleriyle harmanlayarak siyasi egemenliklerini pekiştirme çabalarından doğmuştur. Emeviler, Arap olmayan toplulukların İslam toplumuna katılmalarına ve devlet yönetiminde söz sahibi olmalarına karşı direnmiş, bunun yerine Arap kimliğini ön plana çıkaran bir yönetim anlayışı benimsemişlerdir. Bu politikanın temel amacı, Arapların sadece dini değil, aynı zamanda etnik ve kültürel olarak da üstün bir pozisyonda olmalarını sağlamak ve diğer milletleri, Arap yönetimi altında ikincil bir statüye yerleştirmekti.

Emevi halifeliğinin ilk yıllarında, Araplar İslam'ı yayarken, yönetici sınıf çoğunlukla Araplardan oluşuyordu. Ancak, halifelik büyüdükçe, özellikle de İran, Mısır, Kuzey Afrika ve Endülüs gibi bölgelerde Arap olmayan Müslümanlar da önemli bir yer edinmeye başladı. Bu durum, yönetici elitin Arap kimliğini ve kültürünü koruma isteğini doğurdu ve Araplaştırma politikaları hız kazandı.

Arap Milliyetçiliği ve Emeviler'in Kimlik Politikası

Emeviler döneminde Arap milliyetçiliği, esasen Arapların kendilerine özgü bir kimlik inşa etmelerine yönelik bir harekettir. Bu politika, Arapların dilini, kültürünü ve geleneklerini yaygınlaştırmakla kalmamış, aynı zamanda Arap olmayan toplulukları, İslam toplumunun "yan grupları" olarak kabul etmiştir. Bu süreç, halifeliğin sosyal, kültürel ve idari yapısına kadar yansımıştır.

Emevi hükümetleri, Arap dilini, özellikle Arapçayı, İslam’ın kutsal dili olarak benimsemiş ve bu dilin yayılmasını teşvik etmiştir. Arapçanın resmi dil haline getirilmesi, sadece dini metinlerin değil, aynı zamanda idari belgelerin de Arapça olması gerektiği anlamına geliyordu. Bu durum, İslam'ın yeni yayıldığı bölgelerde yaşayan halkların Arap kültürüne entegrasyonunu hızlandırmış ve Arap kimliğini öne çıkarmıştır. Arap olmayan Müslümanlar için Arapçayı öğrenmek ve bu dildeki metinleri anlamak, sosyal yükselmenin ve toplumsal kabul görmenin bir yolu olmuştur.

Araplaştırma Hareketinin Sosyo-Politik Yansımaları

Arap milliyetçiliği politikaları, sadece dilin yayılmasıyla sınırlı kalmamış, aynı zamanda sosyal yapıyı da şekillendirmiştir. Emeviler, Arap olmayan Müslümanları, "mawali" olarak adlandırmış ve onları daha düşük bir statüde tutmuşlardır. Mawali, Arap olmayan ancak İslam'ı kabul etmiş olan halkları ifade etmek için kullanılan bir terimdir. Bu halklar, genellikle sosyal ve ekonomik açıdan Araplardan ayrı tutulmuş ve Arap olmayan kökenli olmaları nedeniyle, yönetim kadrolarında ya da yüksek sosyal sınıflarda yer alabilme şansları sınırlıydı.

Emevi yönetimi, Arap olmayan Müslümanları, Arapların belirlediği sosyal normlara uyum sağlamaya zorlamış, onlara devletin idari işlerinde sınırlı roller verilmiştir. Bu durum, Emeviler’in Arap kimliğini ve üstünlüğünü sağlamlaştırmak amacıyla uyguladıkları ayrımcı bir politikanın sonucu olarak görülmektedir. Aynı zamanda, Arap olmayan toplumların, Araplara benzer şekilde İslam'ın yayılması sürecinde benzer inançları benimsemelerine rağmen, bu kimlik farkları, sosyal hareketliliği engellemiş ve halklar arasında hiyerarşik bir yapı oluşturulmuştur.

Araplaştırma Politikalarının Karşıt Görüşleri ve Eleştiriler

Emevilerin Arap milliyetçiliği politikasının getirdiği bu ayrımcılıklar, zaman içinde bazı eleştirilerle karşılaşmıştır. Arap olmayan halklar, kendi etnik kimliklerini koruma ve eşitlik talep etme konusunda zaman zaman karşı duruş sergilemişlerdir. Özellikle Abbâsîler, Emeviler’in Arap milliyetçiliği anlayışına karşı çıkmışlar ve daha kapsayıcı bir İslam anlayışını benimsemişlerdir. Abbâsîler, yönetiminde Arap olmayan toplulukların da etkili olmasına olanak tanımış, böylece Arap milliyetçiliği politikasına bir tepki olarak daha geniş bir İslamî kimlik anlayışını geliştirmişlerdir.

Ayrıca, Arap milliyetçiliği politikalarının İslam'ın evrenselcilik anlayışı ile çeliştiği yönünde de eleştiriler bulunmaktadır. İslam dini, başlangıçta tüm insanları eşit kabul ederken, Emevilerin Arap üstünlüğünü ön plana çıkarması, bazı müslüman topluluklar tarafından "gerçek İslam" anlayışına ters olarak değerlendirilmiştir.

Sonuç: Emeviler ve Arap Milliyetçiliği Politikası

Emeviler döneminde uygulanan Arap milliyetçiliği politikası, sadece bir etnik kimlik meselesi değil, aynı zamanda İslam toplumunun sosyal yapısının yeniden şekillendirilmesidir. Bu politikalar, Arapların egemenliğini pekiştirmeyi amaçlamış ve Arap olmayan Müslümanlar üzerinde belirli sosyal ve kültürel baskılar oluşturmuştur. Araplaştırma hareketi, dil, kültür ve sosyal yapıyı etkilemiş, ancak zamanla eleştirilen ve reddedilen bir politika haline gelmiştir. Yine de, bu dönemdeki uygulamalar, Arap milliyetçiliğinin İslam dünyasında nasıl şekillendiği ve bu kimlik politikasının toplumsal yapıyı nasıl dönüştürdüğüne dair önemli bir tarihi referans noktası oluşturmuştur.